KÜRT TARİHİ DERGİSİ
Kürtler Tarihle, Tarih Kürtlerle Buluşuyor - Dîrok Xwenasîn e!
8/11/2017
KÜRT TARİHİ DERGİSİ 29. SAYI EDİTÖR YAZISI VE İÇİNDEKİLER
4/19/2017
KÜRT TARİHİ DERGİSİ 28. SAYI EDİTÖR YAZISI
12/07/2016
12/01/2016
KÜRT TARİHİ'NE ABONELİK BEDELİ:
ABONELİK BEDELİ:
Tek sayı 15 TL + Kargo Bedeli 8 TL: 23 TL / Abonelik Bedeli
Kargo dahil: 90 TL
1-33 Arası sayılar 10 TL, 34'ten sonraki sayılar 15
TL'dir.
Tüm sayılar satışında kargo bedeli bize aittir.
Kürt Tarihi Dergisi yıllık abonelik bedeli yurtiçi KDV ve posta ücreti
dâhil 90 TL’dir, Yurtdışı 75 EURO’dur. Dergiler posta ile belirtilen
adrese gönderilir. Ödeme yaptıktan sonra, bu formu doldurarak, mümkün ise banka
dekontu ile birlikte aşağıda yazılı e-mail adresimize göndermeniz
gerekmektedir.
Ödeme İçin Hesap Numaralarımız:
Hesap Sahibi: Roni Basın Yayın Tanıtım Dış Tic. Ltd. Şti.
/ Banka Adı: Türkiye İş Bankası Çarşı Kadıköy Şubesi
YURTİÇİ ÖDEMELERİ IBAN (TL) : TR06 0006 4000 0011
1871 5050 00
YURTDIŞI ÖDEMELERİ IBAN (Euro) : TR88 0006 4000 0021 1870 1153
52
Swift kanalıyla gönderilecek havaleler için Swift kodu: ISBKTRIS
Lütfen ödeme yaptıktan
sonra dekontu aşağıdaki e-maile ya da telefona WhatsApp aracılığıyla
gönderiniz.
E-mail: kurttarihi2017@gmail.com
Telefon: 0541 391 81 49 / 0212 245 81 43
Ayrıntılı bilgi için: https://kurttarihidergisi.com/abonelik sitesini ziyaret ediniz...
9/23/2016
7/13/2016
Beşinci senenin ilk sayısı önemli bir mevzuya hasredilmiş bir dosyaya ev sahipliği ediyor: Kürt Modernleşmesi. Dergi yayın kurulundan Fırat Aydınkaya, oldukça kısa bir zaman içerisinde bu zor mevzunun önemli veçhelerinin ele alındığı tafsilatlı bir dosya hazırladı. Aydınkaya’nın dosya sunuş yazısında da belirttiği üzere, Kürtlerin son iki yüz senelik serüvenine ağırlıkla milliyetçilik ve sosyalizm merceklerince bakıldığından olsa gerek, Kürtler ve modernleşme, Kürtlerin modernleşmesi, üzerine çok fazla düşünülen bahisler olmadı. Halbuki dosyada yer alan yazılarda da görüldüğü üzere, dönemin başka kavimlerinden entelektüeller gibi, ondokuzuncu ve yirminci yüzyıl Kürt entelektüelleri için de modernleşme ve Kürtler ve modernleşme meseleleri en önemli meselelerdendi.
5/23/2016
3/10/2016
1/15/2016
Kürt Tarihi yayına başladığından bugüne Kürtler ve Kürdistan zor zamanlardan, tarihi eşiklerden geçiyor. Zor zamanların iyice sıklaştığı ve artık yanı başımızda cereyan ettiği bir merhaledeyiz, malum. Kürdistan’ın bir çok şehri, pek çok Kürdistanlı abluka altında hayatta kalmaya çalışıyor.
Şeylerin iyiden iyiye manasızlaştığı bu zor zamanda Kürt Tarihi’nin 22. sayısı hazır. Müşahhas bir dosya konumuz yok bu sayıda. Ancak Kürt tarihinin farklı safhalarına ve çeşitli veçhelerine dokunan pek çok kıymetli yazı var. Fehminaz Çabuk’un “II. Abdülhamid Döneminde Osmanlı-İran Hudut Boylarından yaşayan Kürt Aşiretlerin İltica Meselesi” başlıklı yazısı, Osmanlı-İran sınırında meskun Kürt aşiretlerinin iki devlet arasındaki gerilimin ürettiği imkanları kendi lehlerine kullanmak için yaptıklarını anlatan önemli bir yazı. Kürt aşiretlerinin hareketliliği Osmanlı – İran ilişkilerine genellikle yakıştırılan durağanlık tezinin pek de hükmü olmadığını gösteriyor.
11/19/2015
9/20/2015
7/19/2015
5/08/2015
18. SAYI EDİTÖR YAZISI
Çok değil yüz sene önce Türkiye’de ve Kürdistan’da Ermeniler, bir Ermeni milleti vardı. 1915 civarında zamanın Türkiye nüfusunun yüzde onunu oluşturan, bir buçuk milyonluk bir millet... Bugün yoklar ya da yok denecek kadar azlar.
Günümüzün hazmı zor, çıplak gerçeği bu. Anadolu’daki, bugün Kuzey Kürdistan sayılan yerlerdeki mevcudiyetleri Türkleri de Kürtleri de önceleyen Ermeniler, Ermeni milleti 1915’ten beridir yok. Ermenilerin kazınmış olduğu yerler Türkiye ve Kürdistan. Tam yüz senedir.
3/03/2015
1/03/2015
10/23/2014
8/15/2014
Kürdistan yine yangın yeri, Kürdistanlılar yine cefada. Ortadoğu’nun ve Kürdistan’ın yüz senelik statükosu büyük bir gürültüyle çökerken ufukta yeni bir statükonun işaretleri henüz görünmüyor. Bu belirsizlik Ortadoğu’nun ve Kürdistan’ın mazlumlarına hayatı dar ediyor. Önce Ortadoğu’nun kadim mazlumları Filistinliler, şimdi de Kürdistan’ın en mazlumları Êzidîler zalimlerin pençesine düşmüş durumda.
14. sayıda Kürtlerin ve Kürdistan’ın tarihini, Kürtlerin, Kürdistan’ın bugün maruz kaldıkları üzerinden hatırlamak istedik. Kürdistan’da son birkaç haftada yaşananlar Êzidîleri, Güney Kürdistan’ı ve elbette Musul-Kerkük mevzuunu gündeme taşıdı malum. 14. sayıda bu mevzuları ele alan bir dosya var.
7/18/2014
KÜRT TARİHİ 3 YAŞINDA
Kürt Tarihi bir dönemeci, bir seneyi daha geride bıraktı. Üçüncü senemizin bu ilk sayısı vesileyle küçük bir muhasebe yapmak yerinde olur.
64 sayfa olarak 2 ayda bir yayımlamaya karar verdiğimiz derginin ilk sayısı çıktığında aklımızı meşgul eden sorular pek de tutarlı değildi. “3. sayıyı görür müyüz?” sorusu da vardı kafamızda “ayda bir, 80 sayfa çıkarabilir miyiz?” sorusu da. 3. sayıyı göreli çok zaman geçti ama dergiyi ayda bir yayımlayabilecek durumda olmanın henüz çok uzağındayız. Tutarsız sorularımız bu kadar değildi. “İlgi görür mü, tutar mı?” sorusu kadar, “memleketin her köşesinde bulunan, reklam alan bir dergi olur mu?” sorusu da aklımızın bir ucundaydı. Ortalama 2500 adet satılan ama profesyonel manada reklam alamayan dolayısıyla da finansmanını zar zor denkleştiren bir dergi durumundayız. Muhasebenin sonucu: İyi, ama daha iyi olabilirdi.
Geçen sayıda Ergin Öpengin’in yazılı Kürtçe’nin geçmişine dair kıymetli bir yazısının da yer aldığı bir Kürtçe dosyasına yer vermiştik. Bu sayıda Kürtçe’nin bir başka alengirli mevzusuna odaklanan bir mülakatımız var. Ürgen Tepe Newepel gazetesi editörü ve redaktörü yazar Roşan Lezgîn’le Zazaca, Vate Çalışma Grubu ve Newepel gazetesi üzerine konuştu. Mülakatın Kürtçe Zazaca ilişkisine dair serinkanlı ve akademik bir tartışmaya kapı aralamasını ümit ediyoruz.
Bu sayımızda, Kürtçenin yazı serüvenini ya da yazılı tarihini inceleyen bir dosyayla karşınızdayız. Konu hakkında kapsayıcı bir panorama sunmayı amaçlayan dosyanın “Kadim Kürtçenin İzinde: Tevatür ve Temellük Kıskacında Kürt Kültür Tarihçiliği” başlıklı yazısında Ergin Öpengin, çeşitli platformlarda Kürtçenin milat ve İslamiyet öncesi dönemlerine ait olduğu iddia edilen birtakım yazıt, metin ve alfabeleri eleştirel bir yaklaşımla irdeliyor. Öpengin, İrani diller filolojisine dayanarak, verili kabul edilen Kürtçe-Medce ilişkisinden Avesta metinlerinin Kürtçe sayılmasına ve ziyadesiyle popülerleşmiş “Boraboz”un şiirine dek birçok konuda doğru bildiklerimize soru işareti koyuyor. Öpengin, makalesinin son kısmındaysa Kürtçe dilbiliminin en önemli isimlerinden David N. MacKenzie’nin 1963 tarihli bir makalesine dayanarak bilinen en eski Kürtçe yazılı metin olduğunu belirttiği 15. yüzyıldan bir dörtlüğü sunuyor.
Kürt tarihinin yakın geçmişine, Kürt meselesinin ‘kurucu’ zamanlarına odaklanan bir sayıyla karşınızdayız. Çok değil, 1. Dünya Savaşı’nın başlangıcından Cumhuriyetin çatısının çatıldığı ilk yıllara kadar geçen on sene Kürtlerin yakın tarihinin en dramatik anlarına sahne oldu. Bu on sene içerisinde Kürtlerin yaşadığı havalinin bir kısmı Ruslarca işgal edildi; Ermeniler Kürtlerle paylaştıkları vatanlarından kazındı; Kürtlerle meskun Osmanlı arazisinin bir kısmı savaşın galiplerince işgal edildi; Osmanlı/Türk ve Kürt eliti Kürtlerin özerkliğinde anlaştı; nihayet, Kürtler değilse de Kürtlük Kürdistan’dan kazınmak istendi.
Geçen sayıda başlattığımız Osmanlı’da Kürt Basını dosyasını bu sayıda tamamlıyoruz. Kürdoloji Çalışmaları Grubunun ürettiği dosyanın bu ikinci kısmında üç kıymetli yazı yer alıyor. Namık K. Dinç, Rojî Kurd dergisine özgül bir mesele etrafında bakıyor. Dinç, Rojî Kurd’ün Kürt tarihine bakışını dergiye katkıda bulunan yazarların ulus fikriyle kurdukları münasebet üzerinden inceliyor. Dosyanın bu sayıdaki kısmında iki de önemli portre yazısı yer alıyor. Tahir Baykuşak, Elifbayê Kurmancî’nin yazarı Xelîl Xeyalî’nin yazarlık serüvenini etraflı bir biçimde aktarıyor. Seîd Veroj ise Kürtçe kaleme aldığı yazısında ünlü felsefeci Selahattin Hilav’ın babası Mehemed Mîhrî Hilav’ın çalışmalarını inceliyor.
8. sayıda kapsamlı bir dosyanın ilk kısmına yer veriyoruz. İkinci kısmını 9. Sayıda yayımlayacağımız dosyanın somut, müşahhas bir konusu var: Osmanlı’da Kürt Basını. Kürdoloji Çalışmaları Grubunun ürettiği bu etraflı dosya, Osmanlı’nın son çeyrek yüzyılında ortaya çıkıp, serpilen Kürt basınına hem tek tek yayınlar, gazeteler hem de şahsiyetler üzerinden bakıyor. Osmanlı Kürt basınının Kürdistan, Kürt Teavün ve Terakki Gazetesi, Şark ve Kürdistan, Rojî Kurd gibi saygın numunelerine ve Mevlanzade Rifat gibi seçkin isimlerine dair yazılar var dosyada.
Küçük de olsa bir dönemeci geride bıraktık. Kürt Tarihi ilk seneyi tamamladı. Daha çok sene tamamlamak ümidiyle ikinci senenin ilk sayısından bahsedeyim.
7. sayının dosya konusu İran Kürdistanı. Kürdistan’ın bir zamandır en az hareketli bu parçasının dününe ve bugününe dair çok kıymetli yazılar var dosyada. Akihiko Yamaguchi’nin Safeviler hakkındaki yazısı Safeviler’le Kürtler, Kürtlerle İran ve aslında Kürtlerle Osmanlı arasındaki ilişkiye dair bütünüyle yeni bir bakış açısı sunuyor ve mevzuya dair pek çok ezberi epey kuşkulu kılıyor. İran ve Osmanlı devletlerinin Kürdistan’daki rekabetini en iyi bilenlerden Sabri Ateş’in Şeyh Ubeydullah İsyanı üzerine yazdığı üçlemenin ilk bölümü de İran dosyasında yer alıyor. Ateş’in üçlemesinin arşivlik mahiyette olduğunu bilhassa belirtmek isterim. İran dosyası Kürt Tarihi için güzel bir ilke de aracılık etmiş oldu. Kakşar Oremar İran Kürtlerinin durumunu Kürtçe yazdı: Rewşa Kurdan Li Îranê. Sara Zandi Karimi’nin Hoybun’un İran devletiyle kurmak istediği temaslara ilişkin yazısı da Hoybun’un çaresizliğini, Kürtlerin sıkışmışlığını gösteriyor. İran dosyamızı önemli bir röportaj tamamlıyor. Tanınmış İran’lı Kürt sosyal bilimci Abbas Vali’yle İran Kürdistanı’nın halini ve muhtemel akıbetini konuştuk.
Bir tarih dergisi için biraz cilveli bir zamandayız. Malum, Kürdistan’ın neredeyse tamamında güncel durum tarihi bir mahiyet edinmiş durumda. Bu hal, Kürtlerin ve Kürdistan’ın tarihine dair konuşma ve yazma işini ister istemez bugünle diyaloga sevk ediyor. 6. sayının dosya konusu da bu türden bir diyalog içerisinde oluştu. Geçtiğimiz aylarda CHP’li bir vekilin başlattığı “kim millet, kim değil” tartışması Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kürt meselesiyle mesaisine dair bir dosya hazırlama fikrini teşvik etti.
5. sayıya hiç hesapta olmayan bir dosya konusu damgasını vurdu: Kürtçe’nin yazıya aktarıldığı alfabeler. Kürt hanedanlarının ve alimlerinin Arap ve Latin alfabesinden önce kullandıkları alfabelere dair iki önemli yazı var dosyamızda. Suriye Kürdistanı’ndan Muhammed Ronî el-Meranî, 10 yüzyılda yaşamış Keldani alimi İbn Vahşiyye’nin Şewqu’l Musteham kitabında bahsettiği “Kürt krallarının kullandığı” alfabe hakkında yazdı.
Bir tarih dergisi için ironik olabilir ama mevzunun güncelliğinden olsa gerek, önceki sayının dosya konusu bu sayıya taştı: Suriye Kürdistanı mevzuu Kürt Tarihi’nin dördüncü sayısında da önemlice bir yer tutuyor. Suriye Kürdistanı’na dair geçen sayıdaki etraflıca mülakatının ardından Seda Altuğ bu sayıda da Suriye sınırının etno-politiğini inceliyor. Mehmet Bayrak, Suriye meselesinin Cumhuriyet eliti için teşkil ettiği önemi pek güzel gösteren bir gizli belgeyi , Hasan Reşit Tankut’un 1947’de kaleme aldığı “Gizli Suriye Raporu”nu yayıma hazırladı. Dosyanın son yazısı Kürdolojinin Suriye’deki seyri hakkında. Jordi Tejel Suriye’de Kürt çalışmalarının nasıl şekillendiğini inceliyor. Tejel’in yazısının bir dizinin ilk parçası olmasını ümit ediyoruz. Kürdolojinin farklı zaman ve mekanlardaki seyrine dair benzer çalışmalara önümüzdeki sayılarda yer vermek istiyoruz.
Kürtler ve Kürdistan tarihi zamanları tecrübe ediyor. Osmanlı Kürtlerini üç ulus devletin mensubu kılıp, uzun vadede tarihe gömmeye niyet eden 1. Dünya Savaşı sonrası statüko, 2003’te Irak’ta aldığı ilk darbeyi hazmedemeden ikinci bir darbe aldı; üstelik pek de beklenmedik bir yerden, Suriye’den. Irak Kürtlerinin ardından ‘özgürleşme’ sırası Suriye Kürtlerine gelmiş görünüyor.
Kürtçe Türkiye’de en çok konuşulan ikinci dil, Kürt meselesi de Cumhuriyetin en önemli meselesi. Lâkin, Kürtlere, Kürdistan’a ve Kürt meselesine dair Türkçe bilgi ne çok geniş, ne çok derin. İnkar, asimilasyon ve tenkilden oluşan Cumhuriyet siyasetinin bu durumun esas sebebi olduğu muhakkak. Cumhuriyetin asimilasyon siyasetine eşlik eden baskıcı uygulamalar ve yasakçı mevzuat, Kürt dili, edebiyatı, kültürü ve tarihine dair Türkçe bilginin neredeyse yok seviyesinde kalmasına sebep oldu.