“Kürtler ve Kürdistan tarihi zamanları tecrübe ediyor.
Osmanlı Kürtlerini üç ulus devletin mensubu kılıp, uzun vadede tarihe gömmeye
niyet eden I. Dünya Savaşı sonrası statüko, 2003’te Irak’ta aldığı ilk darbeyi
hazmedemeden ikinci bir darbe aldı; üstelik pek de beklenmedik bir yerden,
Suriye’den. Irak Kürtlerinin ardından ‘özgürleşme’ sırası Suriye Kürtlerine
gelmiş görünüyor.”
Kürt Tarihi’nin ikinci sayısının editoryal yazısı böyle
başlıyordu. Geride kalan üç sene Kürtlerin ve Kürdistan’ın tarihin eşiğinden
geri dönüşünün sancılı, uzun, iniş çıkışlarla dolu bir süreç olacağını
gösterdi. Birkaç aydır da bir iniş zamanındayız. Sadece birkaç ay önce Güney
Kürdistan’ın bağımsızlık ihtimaline Rojava kantonlarının yükselişine tanıklık
eden Kürdistan şimdi barbarların tasallutu altında. Malum, zamanımızın
barbarları önce Şengal’i istila etti, ardından Hewlêr’e, bir zamandır da
Kobanê’ye musallat oldu. Şengal, Şengal’in Êzidî Kürtleri bütün dünyanın gözü
önünde barbarlara yem oldu, Kobanê ise bir aydır yine bütün dünyanın gözü
önünde ‘kaderine’ direniyor.
Ancak işaretler bu birkaç aylık iniş merhalesinin sonuna
yaklaştığımızı gösteriyor. Kobanê şimdilik de olsa barbarların tasallutundan
kurtulacak gibi. Bu olduğunda, bu iniş merhalesi geride kaldığında, bu zillet
zamanlarının bir daha yaşanmaması için ne yapmak gerektiği üzerine bütün Kürdistanlıların
düşünmesi gerekiyor. Bu zillet zamanları sanırım şunu göstermiş oldu:
Kürdistanlıların bugünlerde peşinde oldukları ve Kürdistanlıları
birbirlerinden uzak tutan ‘uluslararası sistem muhalifi demokratik özerk
Kürdistan’ hayaliyle ‘sistem aktörü federal Kürdistan’ hayalini uzlaştırmanın,
telif etmenin bir yolunu bulmak lazım.
15. sayı bu zillet zamanlarının büyük mağduru Êzidîler
hakkında. Dergimizin klasik formatının dışına çıkarak bu sayının tümünü
Êzidîlik dosyasına ayırdık. Türkiye’de Êzidîliği en iyi bilenlerden Birgül
Açıkyıldız Şengül, sağolsun, epey bir mesai harcayarak bu nitelikli ve hacimli
dosyayı hazırladı. Dosyanın tanıtımını Birgül Açıkyıldız Şengül’ün kaleme
aldığı giriş yazısından iktibas ederek yapmaya çalışayım. Kadri Yıldırım’ın
“Fetvalar, Fermanlar ve Katliamlar Kıskacında Êzidîler” ve Edip Gölbaşı’nın
“Fırka-i Islahiye ve Êzidîler: Kimlik, Siyaset, Şiddet” makaleleri Êzidîlerin
trajik tarihlerine ışık tutuyor. Fahriye Adsay “Mîra Yekem û Tekane: Meyan
Xatûn” adlı çalışmasıyla Êzidî tarihinde önemli bir kişilik olarak tanınan ve
Êzidîlerin 1913’ten 1957 yılına kadar mîrliğini yapmış tek kadın mîr olan Meyan
Xatûn’u ele alıp, Êzidîlikte kadınların rolüne dikkat çekiyor. Dr. Xelîl Cindî
Reşo “Mîrgeha: Şêxan û Şingal û Kilîs” makalesinde Şerefhan Bidlisi’nin
Şerefname-Kürt Tarihi kitabındaki bilgiler ışığında Şeyhhan, Şengal ve Kilis’in
Êzidî tarihini değerlendiriyor. Dr. Memo Othman ise “Cejna Sersalê: Serê Sala
Êzidîyan” çalışmasında Ortadoğu’daki paralel kutlamalarla karşılaştırma yaparak
Êzidîlikte Sersal bayramını analiz ediyor. Son olarak Birgül Açıkyıldız Şengül
de “Êzidîlik Dininde Melek Tavus İnancı ve İkonografisi” başlıklı yazısında
Êzidîlikte en fazla kafa karışıklığına yol açan figür olan Melek Tavus üzerine
bir değerlendirme sunuyor.
Bir ay gecikmeyle, Ocak 2015’te yayımlanacak 16. sayıda
buluşmak üzere...